BAHAR NEŞİDESİ

Hocaefendi’yi okumanın bir tercih değil ihtiyaç olduğunu söyleyerek bitirmiştim “darbe”den bir hafta önce yayımlanan Yolun Kaderi’ne dair yazımı. “Dinlemek yetmiyor” demiştim.  “Mutlaka okumak, yine okumak, mütalaa ederek okumak, metni merkeze alarak düşünmek gerekiyor. Anlamak, insanı dışta ve içte çatışmalardan, çelişkilerden koruyor. O uzun, menzili çok, geçidi yok yolda yürümeyi şükür ve tefekküre dönüştürüyor. Vicdan ufku … Okumaya devam et BAHAR NEŞİDESİ

BAŞKASININ YERİNE UTANMAK

İnsanın yaradılıştan getirdiği utanma duygusunu (haya-yı nefsî) yetiştiği çevrede yitirmişti bazıları. Bazıları aile terbiyesi bile görmemiş, imandan gelen utanma duygusunu da (haya-yı dinî) yalancı siyasetin çarkları arasında öğütmüşlerdi. Bir “mekteb-i edep”te tahsil görmemiş, kalp kalesine yol bulup girememişlerdi. Belki öyle bir kalenin varlığından bile haberdar değillerdi. İnsanın insanlıktan nasîbi, hayâdan hissesi ölçüsündeydi ya, hayadan hisseleri … Okumaya devam et BAŞKASININ YERİNE UTANMAK

ALACAKLI GİDENLER

“Gariplere müjdeler olsun” hitabının muhatapları onlar. Dünya onlara en çirkin yüzünü gösterip kendine küstürdü. Tek suçları “farklı” oluşlarıydı. “Uğursuzsunuz siz, şayet (sizi siz yapan ahlaki değerlerden) vazgeçmezseniz, sizi taşlarız, acı mı acı bir azap size dokundururuz.” diyen belde halkına, “Uğursuzluk dediğiniz şey, size ancak sizden gelir. Gerçek size hatırlatıldı ve uyarıldınız diye mi böyle tepki … Okumaya devam et ALACAKLI GİDENLER

TAKLİT İLE TOK OLANLARIN HAKİKAT AÇLIĞI

Tâc marifet tâcıdır Sanma gayrı tâc ola Taklid ile tok olan Hakikatte aç ola Gaybî Sunullah Mademki Hacılar Kâbe’den aldıkları nuru yeryüzüne dağıtan kandillerdir, Hac, sadece Müslümanların değil, insanlığın yeniden dirilişi olmalı değil midir? Beşeriyeti çepeçevre saran zorluklar, sayıları milyonları bulan hacıların Kâbe’ye yüz sürerken, tavaf ederken, Arafat ve Müzdelife’de vakfe yaparken ettikleri dualarla aşılmaz, … Okumaya devam et TAKLİT İLE TOK OLANLARIN HAKİKAT AÇLIĞI

أَلَيْسَ مِنكُم رَجُل رَّشِيدٌ؟!

قال سعيد بن سلم الباهلي: “صلى بنا الخليفة العباسي الهادي صلاة الغداة، فقرأ: “عم يتساءلون”، فلما بلغ قوله تعالى: “ألم نجعل الأرض مهاداً” أُرتِج عليه فرددها، ولم يجسر أحد أن يفتح عليه لهيبته، وكان أهيب الناس، فعلم ذلك فقرأ: “أَلَيْسَ مِنكُم رَجُل رَّشِيدٌ”، ففتحنا عليه”. أحياناً تستوقفكم عبارة معينة فيذكرها لسانكم تكراراً ومراراً. أما أنا فأكرر في … Okumaya devam et أَلَيْسَ مِنكُم رَجُل رَّشِيدٌ؟!

ZULÜM ATEŞİNE ODUN TAŞIYANLARIN ANNESİ: ÜMMÜ CEMİL

Gazetem kapatılmadan önce yayımlanan “Yakınımızdaki Uzakların Babası” başlıklı son yazım Ebu Leheb’e dairdi.  (Yayın Tarihi 15 Temmuz 2016) Yazımda Ümmü Cemil’den özellikle söz etmemiştim. Onun sadece Ebu Leheb’in karısı olduğu için değil, bizzat ele alınmayı gerektirecek kadar önemli bir özne olduğunu düşünüyordum çünkü. Ardından teatral bir 15 Temmuz gecesi yaşadık. Darbe, muktedirler tarafından ganimet telakki … Okumaya devam et ZULÜM ATEŞİNE ODUN TAŞIYANLARIN ANNESİ: ÜMMÜ CEMİL

HER GÜN AŞÛRA, HER YER KERBELÂ

Kerbelâ Hadisesi, İslam toplumlarının yüzleşemediği bir fotoğrafın tam merkezinde duruyor.  Sinesinde kalp taşıyan her mümini kıyamete kadar rencide edecek bir fotoğrafın... O fotoğrafta kendine koşulsuz  “ümmetin halifesi” demek isteyen birinin “iktidarına” biat etmeyenlere karşı -Peygamber torunu dahi olsa- nasıl vahşileşebildiğini görüyoruz. O fotoğrafta Hz. Hüseyin’in çoluk çocuğu ile birlikte ablukaya alınışını, ciğerleri kavrulacak kadar susuz … Okumaya devam et HER GÜN AŞÛRA, HER YER KERBELÂ