YERYÜZÜNÜ ATEŞE VEREN BÜYÜCÜLER

“Siyaset,” der Üstad, “gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesidir.” Hele, nefret, toplumda maya tutmuş, bütün işler savaş mantığı ile çözülür hale gelmişse… Şerrinden Allah’a sığınılması gereken en çirkin, en gaddarâne, hakiki sûretini gösterir. Toplumsal bedeni, Süfyaniyet mikrobunun üreyebileceği kadar zayıflatır. Rahmeti ve gazabı kendi vasfı olarak gören, ilahlık iddiasındaki muktedirin yalancı cennet … Okumaya devam et YERYÜZÜNÜ ATEŞE VEREN BÜYÜCÜLER

SIRADAN İNSANIN CELLATLAŞMASI

Hizmet’in müesseselerinde çalışmış, ekmeğini yemiş; şimdilerde düşmanlıkta trollerle yarışan bir köşe yazarı, 17-25 Aralık sonrasında bana, kendisini çok etkileyen bir rüya anlatmıştı. Rüyasında bir canavar evinin duvarlarında dolaşıyordu. O, canavarı öldürmeye çalışıyor, ama bir türlü başaramıyordu. Canavar sürekli suret ve biçim değiştiriyor, tanıdık insanların suretlerine, simalarına bürünüyordu. Rüya anlatıcısı canhıraş bir mücadeleden sonra canavarı öldürüyor, … Okumaya devam et SIRADAN İNSANIN CELLATLAŞMASI

ÇARMIHLARIN GÖLGESİNDE KARDEŞLİK

İsrailoğulları, Hazreti Musa’nın rehberliğinde Kızıldeniz’i geçerler. Fakat hala önlerinde uzun bir yol ve aşmaları gereken çetin bir çöl vardır. “Allah’ın rızkından yiyin için, fakat sakın yeryüzünde fesat çıkararak taşkınlık yapmayın!” (Bakara, 60) uyarısı da… Hazreti Musa, kavmi için su arar ve gelen vahiyle asasını taşa vurur. O taştan İsrailoğullarının kabile sayısınca, on iki pınar fışkırır. … Okumaya devam et ÇARMIHLARIN GÖLGESİNDE KARDEŞLİK

BİR KARDEŞLİK ÖYKÜSÜ

Bir kardeşlik öyküsü benim öyküm. Kardeşlerimin öykülerine nispeten sıradan, fakat bir “yan hikayecik” olarak onların öyküleri ile bir yerlerde birleşip bütünleşiyor. Tarihe tanıklık etse de, tamamlanmak için zamanın hükmünü bekliyor. *** Pek çokları gibi, bir “darbe tiyatrosu” sonrasında, manen yeniden doğmak için sayısını bilmediğimiz kadar çok ölenlerdenim ben de… Nefretten muhabbete, esaretten hürriyete, uzaktan yakına … Okumaya devam et BİR KARDEŞLİK ÖYKÜSÜ

ZULME VERİLECEK CEVABIN YOKSA SEN DE YOKSUN!

Her şeyin kendi sınırlarını aşıp taştığı, acının yüreği, anlamın kelimeleri yırtıp geçtiği “ifritten” bir zamanı yaşıyoruz nicedir. Kimsenin köşesine çekilip dilsizleşmeye hakkı yok. Anlamakla ve anlatmakla yükümlüyüz. “Büyük” bir tarihi, “küçük insan öyküleri” ile okuyup yazıyoruz. Varlıkla yokluk, ümitle tahammül, öfkeyle merhamet, bugünle yarın arasında gidip geliyoruz. Olamazsak, aklen ve kalben, fıtraten ve vicdanen öleceğimizi … Okumaya devam et ZULME VERİLECEK CEVABIN YOKSA SEN DE YOKSUN!

KEŞKE BİLSELERDİ…

“Aşk” gibi, şehrin en uzağından, “koşarak” gelendir o. “Hızır” gibi, “tam vaktinde” yetişen. Bir beldenin onurunu kurtarmak için hiçbir şey beklemeden kendini feda eden. Nefis ve Şeytan’ın el ele vererek yok etmeye çalıştıkları akl-ı selim, kalb-i selîm ve ruha sahip çıkan… *** Onunla ilk Yâsin Suresi’nde karşılaşıyor, isminin Habib-i Neccar olduğunu farklı kaynaklardan öğreniyoruz. “Neccar” … Okumaya devam et KEŞKE BİLSELERDİ…

HİZMET TARÎKİ

“Bu tekkeye biliyorsun, erimiş Bir baharla girilir ve o baharın ipleri Kanatsız kuşların dilindendir.” der Ahmet Müfit, eski bir şiirinde. Allah Resulü aleyhisselatü vesselam’ın “kardeşlerim” diye muştuladığı gariplerin “lâmekânî tekkesi”ne erimiş bir baharla girildiği doğrudur. O baharın iplerinin, kanatsız kuşlar hükmündeki “mefkûre muhacirleri”nin dilinde olduğu da… O garipler, “dem bu demdir” deyip yola düşen “gezici … Okumaya devam et HİZMET TARÎKİ

VARLIK EVİNDEN KOVULANLAR

“Bunların hâli, aydınlanmak için ateş yakan bir kimsenin durumuna benzer. Ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır da göremez olurlar. Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için Hakk’a dönmezler.” (Bakara, 17,18) Yol yorgunlarıdır onlar… Bitmeyen bir körebe oyununun gözü bağlıları. Taklitle menfaat, imanla küfür arasında gidip gelir, sadece atalarından … Okumaya devam et VARLIK EVİNDEN KOVULANLAR

YİTİRİLMİŞ BİR YOLUN YOLCULARI

“Ben yitirdim yolumu / Yolların günahı ne?” şarkısı münafıklar için bestelenmiş gibidir.  Hep önde görünseler, camiye gittiklerinde ön safları doldursalar, Kâbe’yi tavaf ederken poz verseler de “yitirilmiş bir yolun yolcuları”dır onlar. Maruz kaldıkları/ kalacakları “ebedî hüsran”a kendi yapıp ettiklerinin sonucu olarak düşenler. Kazanırken kaybedenler, çırpınırken batanlar, izzetleri kopkoyu bir zillet olanlar… Kur’an bize, onların ruh … Okumaya devam et YİTİRİLMİŞ BİR YOLUN YOLCULARI

ÂLEM-İ İSLAM MESCİDİNİN SAKİNLERİ

İslam âlemini kocaman bir mescit olarak hayal edin. O mescidin iklimi ihlas olsun ve cemaati hal lisanı ile manen Kur’an ayetlerini okusun. Böyle bir iklimde dersini Kur’ân-ı Hakim’in kudsî hakikatlerinden alan, amel ve davranışlarını Efendimiz aleyhisselâtü vesselâmın sünnetinin rehberliğinde düzenleyen her bir fert, asırlardır tekrar edilen “Allah’ım mümin erkek ve kadınları mağfiret et!” duasına dahil olur. … Okumaya devam et ÂLEM-İ İSLAM MESCİDİNİN SAKİNLERİ